30 Mart 2008

Cupcake


Sevgili Zeynep'ciğimin bana gönderdiği bir yorum hayır demeyi öğrenmekle ilgiliydi........


{Hayır demesini bilmeyen, ama evetlere de düşmeyen birisine:
- Evet’i tanır mısın? dedim.
Tanıyormuş.
Hayır’ı sordum. Bilmem dedi. Ondan korkuyormuş, utanıyormuş da, tanışmamış onunla.
Söyleyene de, söylenene de içinde doğduğu anı yaşatan, onların ikisini de düşünmeye çağıran Hayır’ın tadını bilmemek insanda bir boşluk sayılırdı bence.
Ben sana Hayır demesini öğreteceğim demeden ona Hayır demesini öğretmeye başladım. Maksadımı hiç belli etmediğimi sanıyordum.
Bir gün ona öyle bir sual sordum ki. Düşünerek giderse o soruma muhakkak “evet” demesi gerekiyordu. Ama sözleri için başka bir hazırlıkta bulunmuştum. Görünüşe bakarsa “evet” diyemezdi.
Sonunda evetten başka türlü bir cevabı olmayan soruma kesin kesin Hayır diyerek cevap verdi.
Yanılmıştı bence. Ve kendince yanılmıştı. Ama ben kazanmıştım çünkü yerinde olmasa bile Hayır demesini öğrenmişti. Artık bundan sonra alışacaktı. Sonunda da anında ve yerinde Hayır’ı yapıştıracaktı, inanıyordum.
"Özdemir Asaf; Yuvarlağın Köşeleri; Etika 657"}



Cupcake



2 yumurta
1 su bardağı esmer şeker
1 çay bardağı zeytinyağı
1 çay bardağı süt
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
2 yemek kaşığı kakao
2 su bardağı un
Sırasıyla karıştırıp, kalıplarda ve 180 derecede pişirip çeşitli malzemelerle süsledim. Bu malzemeler: Krema, pudra şekeri, hindistan cevizi, antep fıstığı, çilek, kivi, üzüm draje, çikolata parçaları.

Krema bitince kalan kekleri ortadan ikiye bölüp, şekerlendirilmiş vişnişko ile ıslattım. Üzerlerine bir parça tereyağında erittiğim çikolatadan sürdüm. Bu arada şeker hamuru nedir, nasıldır, yenir mi, yenirse tadı nasıldır gibi sorularıma cevap arıyordum ve Yaman Tarifler’de bulduğum “marshmallow” dan şeker hamuru ilgimi çekti. Küçük bir miktarla denedim ve sanki oldu, ya da bana oldu gibi geldi. Ben öyle kafamdan şekiller yaratacak bir el becerisine sahip olmadığım için kurabiye kalıplarını kullandım. Ve kestiğim şeker hamuru (sanırım- eğer yapabildiysem) parçalarını çikolataların üzerine yapıştırdım.


27 Mart 2008

Patates köftesi





3 adet iri patates
1 yumurta
4 yemek kaşığı un
Az tuz, az zencefil
İçi: Ufalanmış beyaz peynir, rende kaşar peyniri, kırmızı pul biber, iri çekilmiş ceviz, 1 yumurta beyazı





Kızartmak için: 1 yumurta sarısı, 2 yemek kaşığı süt, sızma

Patatesleri haşlayıp ezdim ve 1 yumurta ile diğer malzemeleri de ekleyerek iyice yoğurdum. İçli köfte yapar gibi doldurup, önce 1 yumurta sarısı ve 2 yemek kaşığı süt karışımına, sonra galeta ununa bulayıp zeytinyağında kızarttım.

İçli köfteymiş gibi göründüler bana, çünkü galeta ununu evdeki esmer etimeği robottan geçirerek yaptım.

26 Mart 2008

Beze



Yıllardır beze yapmaya çalışırım, bulduğum her tarifi denerim, kendim uydururum ve sonunda tepsiden kazımak zorunda kalırım.
İnatla devam ediyorum. Geçenlerde yine denedim. Ama artık akıllandım, ölçüyü az tutuyorum:

1 yumurta beyazı
3 yemek kaşığı toz şeker (Ben çoğu denememde pudra şekeri kullanmıştım, yine olmamıştı)
Bir fiske tuz
1 tatlı kaşığı vanilya
1 paket fıstıklı çikolata (40 gr)

Tuz ve yumurta aklarını arkadaşların hemen hepsinin bloglarında tarif ettiği gibi kabı ters çevirince düşmeyene kadar çırptım. Sonra şekerini parça parça ekleyerek çırptım ve tariflerin bende yarattığı “katı” kıvamına ulaşmadı. Vanilyayı ekledim ve son olarak çikolatayı parçalara bölüp karıştırdım ve 100 derece ısınmış fırında piştiğinden emin olana kadar pişirdim. Sonuç: Yine şebite yakın bir durum. O sırada Nino’cuğumla, benim yeğenim olan Cafe Nino, sohbet ediyorduk ve yapıştırsana dedi. Ben de bazılarına çilek marmelatı, bazılarına da damla sakızı macunu sürerek yapıştırdım.


23 Mart 2008

Sevda Mavisi ile Ankara buluşması

Kopyasý 23

Bazı insanlar vardır. Girişkendir, güleryüzleriyle, tane tane gülümseyerek konuşmalarıyla sizi paylaşmaya, beraber olmaya, dost olmaya davet ederler. İşte Sevgili Sevda’da böyle bir insan. Bir adım attı ve bizler de ona bir adım attık ve onüç sanal arkadaş bu sabah kahvaltıda buluştuk. İyiki de buluşmuşuz, vakit nasıl geçti anlamadım. Beş saate yakın, hayatımızdan, kendimizden, kim olduğumuzdan konuşarak çok şey paylaştık.

Sevda çok güzel, sakin, birbirimizle rahatça iletişim kurabileceğimiz, gülebileceğimiz, güzel şeyler yiyebileceğimiz bir mekanda toplanmamızı sağladı. Ve ben buradan Sevda’ya bu tatlı çabasından dolayı ve kendisini tanımamı sağladığı için teşekkür ediyorum ve daha çok toplanacağımıza inanıyorum.



Pınar, sakin, neşeli, güleryüzlü ve çok sevimli.
Elif, kendisi de bloguna verdiği isim gibi, çok canayakın, ve çok genç bir anne.
Hülya, iyi ki emeklilik hobilerini paylaşmaya karar vermiş.
Hülya, konuşma gücünü meslek olarak da kullanan, tatlı bir kadın.
Neriman, hayatla ve dünyayla ilgili bizimle paylaşacağı çok şey olduğunu düşünüyorum.
Mine, çok güleryüzlü, hüzünün yakışmayacağı sıcacık bir kadın.
Begüm, içten, sıcak.
Sibel, güleryüzlü, sıcacık, samimi.
Aysel, yorumlarımızdan zaten anlıyordum sayfası gibi sıcacık biri olduğunu.
Eda, sayfasının ismi gibi kendisi de çok kibar, tatlı sohbetli biri.
Yeşim, eğer gelmeseydi ve O’nu tanımasaydım gerçekten üzülürdüm, sıcacık ve esprili.

Sanal dostluklardan hep kaçındım. Ama blog dünyası o kadar farklı ki, az da olsa tanıyoruz birbirimizi. Mutfağımızı, hayatımızın bazı kesitlerini, neşelerimizi, sıkıntılarımızı, özel anlarımızı paylaşıyoruz ve bunlardan aldığımız hazzı, birbirimizi kutlamanın güzelliğini samimiyetle yansıtıyoruz birbirimize. İşte bu gün bu samimiyeti hissettiğimiz bir ortam yarattık ve bunu başlattığı için Sevda’cığıma tekrar teşekkürler.



Arkadaşlıklar neşeyi çoğaltırmış, acıyı azaltırmış.

21 Mart 2008

Çikolatalı kek


Çikolatalı kek


200 gr bitter çikolata
2 yumurta sarısı
2 yemek kaşığı toz şeker
3-4 yemek kaşığı süt
1 tatlı kaşığı kabartma tozu
1 tatlı kaşığı zencefil
1 paket vanilya
150 gr elenmiş un


Çikolata erirken ve fırın 200 dereceye ısınırken, yumurtaları şekerle çırptım. Zencefili, kabartma tozunu, vanilyayı ve sütü ekledim. Bu karışımı çikolatya ekledim ve çırparken unu ekledim. Bu arada 1 yumurta akını bir fiske tuz ve bir çay kaşığı şekerle iyice köpürene kadar çırptım ve karışıma ekleyerek kaşıkla karıştırıp, kalıba döküp 20 dakika pişirdim.

19 Mart 2008

Vişne ve çikolata





1 çay bardağı zeytinyağı
½ çay bardağı su
1 yumurta
½ çay bardağı toz şeker
Hamur yapıp bir saat kadar dinlendirdim. Tart kalıplarına incecik yayıp, üzerlerini çatalla deldim ve 180 derece ısınmış fırında pişirdim.


Çanakları, biraz şekerlendirilmiş vişnişko ile ıslattım ve içlerini doldurmak için vişne ve erimiş çikolata kullandım. Evde fıstıklı, fındıklı ve bitter vardı, onları kullandım.
Vişnelerim,vişne zamanı yaptığım daha önce de anlattığım içki "vişnişko" dan.
Bu çanaklar için vişneleri biraz şekerle kaynattım ve robottan geçirerek kullandım.
Vişnişko için: 1 kg vişne 1 lt votka içinde 1 ay karanlık ve serin bir yerde bekletilir ve süzülür. Alkol oranı az istenirse vişne miktarı fazla olabilir. Vişneleri dondurucuda tek kullanımlık paketler şeklinde bekletiyorum ve hem vişnişko servisinde hem de pasta ve tatlılarda kullanıyorum. Ben vişnişkoyu vişnelerin çekirdeklerini ayıklamadan yapıyorum. O zaman vişnelerin formu bozulmadan kalıyor dondurucuda. Kullanacağım zaman çekirdeklerini çıkarıyorum.

16 Mart 2008

Balon ve ekmek suflesi



Dolaptaki kepek ekmekleri yeniden şekillendirdim. Ekmek suflesi yaptım. Aslında ekmek suflesini dilimleri parçalamadan tepside yapardım. Bu sefer hepsini karıştırarak ismine uygun kaplarda pişirdim, pazar kahvesinin yanına.


7 dilim kepek ekmek
2 su bardağı yağsız süt
50 ml zeytinyağı
200 gr yarım yağlı beyaz peynir (ufalanmış)
125 gr kaşar peyniri (rendelenmiş)
1 yumurta
1 tatlı kaşığı kabartma tozu
Dereotu
Karabiber, kırmızı biber
Hepsini karıştırıp, yağlanmış sufle kaplarında ve 200 derece ısınmış fırında 30 dakika pişirdim.

14 Mart 2008

Kurabiye



Kurabiyelerimi bir şiir eşliğinde ikram etmek istedim.

"Haylaz Öğrenci

Aklı hayır diyor
yüreği evet
sevdiğine evet diyor
öğretmene hayır
dikilmiş karatahtanın önüne
soru üstüne soru
çözmesi beklenirken tüm denklemleri
çılgınca bir gülme alıyor çocuğu
ve başlıyor silmeye her şeyi
sayıları kelimeleri
adları tarihleri
cümleleri denklemleri
ve öğretmene inat
bağrışmaları ortasında mucize çocukların
çiziyor resmini mutluluğun
rengarenk tebeşirlerle
karatahtası üzerine mutluluğun.

{Jacques Prévert, Sözler, Haylaz Öğrenci (La cancre)}"


Yeni yıla doğru yaptığım mandalinalı kurabiyeyi bu sefer farklı şekilde denedim.




Malzeme:
1 su bardağı irmik
2.5 su bardağı kepekli un
½ su bardağı esmer şeker
½ su bardağı taze sıkılmış mandalina suyu
½ su bardağı Laleli mandalinalı zeytinyağı
(Burada açıklama yapmak istiyorum: Laleli’nin 14 çeşit natürel çeşnili zeytinyağı vardır. Bu zeytinyağlarının içinde herhangi bir aroma ya da katkı maddesi yoktur. Tam tersine çeşni ve zeytin aynı anda sıkılarak elde edilmektedir. Örneğin mandalinalı zeytinyağı, mevsiminde yöresinden toplanan taze mandalinalarla zeytinlerin aynı anda sıkılmasıyla elde edilir. Böylece hem çeşninin lezzeti hem de içerdiği vitaminler zeytinyağına karışmış olur. Çeşnili zeytinyağlarının kullanım süresi 3 yıldır.)
1 paket kabartma tozu
1 yumurta
½ su bardağı ceviz
1 tatlı kaşığı zencefil
Hepsini yoğurup, hamuru 1-2 saat buzdolabında dinlendirdikten sonra, kalıplarla şekil verip, önce yumurta akına, sonra toz şekere batırıp, 180 derece önceden ısınmış fırında pişirdim.

12 Mart 2008

Bir öykü ve diyet kurabiye



Biraz kısaltarak aktardım.

"Martha’nın Sırrı

Ben, mutfağa her girdiğinde huzursuz oluyordu. Buna neden olan, Martha’nın fırının üzerindeki rafa koyduğu kaptı. Martha sürekli olarak el sürmemesini istemeseydi, o kabı fark etmezdi belki de. Kabın içinde annesinin çok özel bir “baharat”ı olduğunu söylemiş ve biterse bir daha bulamayacağından ve biri kabı oradan indirmeye kalkarsa kazara elinden düşürüp, hepsini ziyan edeceğinden kaygılandığını dile getirmişti. ....... o kadar eskiydi ki, üzerindeki sarı ve altın yaldızlı çiçekler solmuştu bile. Saplarının ve kapağının tutacak yerinin kullanılmaktan boyası aşınmıştı. Çünkü oralardan sadece Martha değil, annesi ve büyükannesi de tutmuştu. “........”.Ben’in bildiği tek şey, evlendikten kısa bir süre sonra annesinin bu kabı Martha’ya getirip, aynı baharatı kullanmasını söylemesiydi. Martha bunu aynen yerine getirdi. Ben, Martha’nın kabı raftan indirip, azıcık gizemli “baharat”tan kullanmadan yemek yaptığına hiç tanık olmadı. Kek, kurabiye ya da çörek yaptığı zaman bile “baharat”ı muhakkak kullanıyordu. Kaptaki baharat her ne idiyse, işe yarıyordu, çünkü Ben’e göre Martha dünyanın en iyi aşçısıydı. ......... şu gizemli “baharat” neye benziyordu? O kadar ince bir tozdu ki, Martha baharatı kullandığı zaman, nasıl bir şey olduğunu anlamak bir türlü mümkün olmuyordu. “.........” Martha nasıl becerdiyse becerdi, 30 yıllık evlilikleri boyunca o baharatı kullandı ve her yemeği ağızlara layık oldu. Artık Ben, hiç değilse bir kez kabın içine bakmak istiyor, ama bunu bir türlü yapamıyordu. Sonra, günün birinde Martha hastalandı. ....... ve geceyi hastanede geçirmek zorunda kaldı. Ben, eve döndüğünde kendini çok yalnız hissetti. “........” Yemek vakti yaklaşınca, ne yapacağını bilemedi. Martha yemek pişirmeyi o kadar severdi ki, hiç yemek pişirmeyi öğrenmek gibi bir gereksinim duymamıştı. Buzdolabında neler olduğuna bakmak üzere mutfağa girer girmez, raftaki kap gözüne takıldı. “.........” Ben, gözlerini kaçırdı kaptan ve tezgâhın üzerindeki kek kabının kapağını kaldırdı. Ohh.... Martha’nın o güzel keklerinden birinin yarısı olduğu gibi duruyordu. Hemen büyük bir dilim kesti, mutfak masasına oturdu ve kekini yemeğe başladı, ama gözü yine raftaki kaba kaymıştı. “.........” Gözleri kabın üzerinde, kekinden beş lokma daha ısırdı ve sonunda duyduğu meraka daha fazla karşı koyamadı. Masadan kalktı ve dikkatle kabı raftan indirdi – içine bakarken bir fiskesini bile ziyan etmekten korkarak. Kabı mutfak tezgâhının üzerine koydu ve dikkatle kapağı açtı. “.........” Kabın içine baktığında, Ben’in gözleri faltaşı gibi açıldı – kap bomboştu... sadece dibinde katlanmış bir kâğıt parçası duruyordu. “.........” İçinde kısacık bir not vardı, Ben, hemen Martha’nın annesinin el yazısını tanıdı. “Martha – Pişirdiğin her şeye sevgi katmayı unutma.” Ben, yutkundu, notu yerine koydu, kabı rafa kaldırdı ve sessizce kekinin kalanını yedi. Ve o zaman kekin neden o kadar lezzetli olduğunu anladı.
{Tavuk Suyuna Çorba / Kadınların Yüreğini Isıtacak Öyküler - Dot Abraham (Reminisce Dergisi)}"

DİYET KURABİYE
Malzeme:
250 gr kepekli un
50 gr esmer şeker
1 yumurta
1 paket kabartma tozu
60 ml zeytinyağı
60 ml yarım yağlı süt
40 gr damla çikolata


Hepsini karıştırdım ve 180 derecede pişirdim. Az şekerli ve yumuşak bir kurabiye oldu. 20 kurabiye çıktı.
Internetten ve kullandığım malzemelerin paketlerinin üzerindeki kalori değerlerinden de bir hesaplama yaptım. Bu hesaba göre bir kurabiyede 90 kalori var.

11 Mart 2008

İçli köfte


Tüm anneler gibi, annemin de mutfağı ve yemek çeşitleri çok zengindi. Hiç yazılı tarifi yok elimizde, özellikle ona özel ve “Nuriş yapar bunu” denilen yemeklerin, tatlıların yazılı tarifi yok.
Ben annemi yemek yaparken çok izledim ve bugün O'nun içli köftesinden yapmaya çalıştım. Bocalamamaya gayret ederek, biraz O’ndan aklımda kalanlarla biraz da kendimden ekleyerek denedim. İçli köfteden başka bir yemeğe dönüşme ihtimalini düşünerek ölçüleri az tuttum ve 20 adet köfte çıktı.

Dış malzeme:

2 su bardağı köftelik bulgur (ben çiğköftelik kullandım)
½ su bardağı ılık su
100 gr yağsız kıyma
1 su bardağı un
1 tatlı kaşığı karbonat
1 yumurta

İç malzeme:

1 kuru soğan
3 yemek kaşığı zeytinyağı
½ su bardağı iri çekilmiş ceviz
300 gr kıyma
Tuz, karabiber

Bulguru yarım bardak ılık su ile ıslatarak on-onbeş dakika beklettim. Sonra diğer malzemeleri ilave ederek iyice yoğurdum. Yoğururken elim ılık su ile sık sık ıslattım, yumuşak ve şekil alabilecek bir hamur haline getirdim.
Zeytinyağında soğanı ve kıymayı kavurup, tuz, karabiber ve cevizi ilave ettim.



Hamurdan, ellerimi sürekli ılık su ile ıslatarak yuvarlaklar yapıp becerebildiğim kadar ince yaparak iç malzemesini doldurdum. Annem iç malzemeye reyhan koyardı. Ben köfteleri haşlayacağım kaynayan suya tuz ve kuru reyhan ilave ettim ve onbeş dakika kadar köfteleri haşlayıp suyunu süzdükten sonra kızgın zeytinyağında çevirdim.
Aynısı olmasa da yaklaştım.
Annelerin tariflerini kaçırmamak lazım diye düşünüyorum.

06 Mart 2008

Bahar

Baharı karşıladım ben.
Her ne kadar soğukça günler olsa da, gün ışığının parlaklığı farklı olmaya başladı. Bu ılık hava kaç gün sürecek bilinmez; arada bahar yağmurlarıyla ve herşeyi uçuran bir esintiyle kesintiye uğrayacak, tabii. Ama soğumayacak ve gün ışığı artık daha uzun kalacak. Kıştan kalan tüm ağırlığı söküp alacak yerinden.
İçeri sızan ısınmaya başlamış ve özgürlük kokan havanın yaydığı enerji, sanki bana ve eve farklı bir hareketlilik getiriyor. Ayrıca kıpır kıpır bir ruh hali de cabası. Çok severim baharın bu etkisini. Yeniden başlama isteği yaratmasını. Yenilenme içgüdüsünü; yenilenen, tazelenen doğayla birlikte. Sanki tüm kaygıların, sıkıntıların, korkuların, yalnızlıkların üzeri örtülüyormuş gibi gelir bana.
Aşık olmalı baharda insan.
Kimbilir belki hayatı paylaştığı kişiye yeniden aşık olmalı.
Belki kendisine aşık olmalı.
Belki çocuğuna aşık olmalı.
Belki doğaya.
Ama ille de aşık olmalı baharda, ziyan etmemeli bu güzel havaları, bu kokuyu.
Hayatın kısalığını düşünmeli koklarken. Ruhunu iyice özgür bırakmalı baharda.

“Ne güzel anlatmış Orhan Veli:

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.”

Et Sarma:

Malzemeler: Dana eskalop (incecik, sarmaya uygun), konserve bezelye, sarımsak, ceviz, dereotu, zeytinyağı, salça, dondurucuda ki rende domates, tuz karabiber.



Bezelye, sarımsak, dereotu ve cevizi rondodan geçirerek ve biraz zeytinyağı ilave ederek yaptığım içle etleri sardım. Fırın kabına dizip, üzerine domates rendesi, salça, zeytinyağı, tuz, karabiber ve su ile hazırladığım sosu döküp fırında pişirdim.

04 Mart 2008

Bir tuzlu, bir tatlı


Dün tek bir yemek yapayım, ama içinde pek çok şey olsun istedim. Ve labadalı bulgur pilavı yaptım.

500 gr labada, yıkanmış ince kıyılmış
1 adet kuru soğan, ince kıyılmış
1 adet kırmızı biber, ince kıyılmış
1 adet sarımsak, ince kıyılmış
2 çay bardağı zeytinyağı
2 su bardağı bulgur pilavı
2 yemek kaşığı salça

Soğan, sarımsak, biber ve labadayı zeytinyağında soteledikten sonra, salça, bulgur, tuz ve su ilave ederek pilavı pişirdim.
Evde sadece benim hoşuma gitti ve yoğurt ve nar ekşisi eşliğinde sundum kendime. Ekşi ekşi.

Uydurma yemekten sonra, uydurma bir kek fena olmazdı.
Üstelik mutfak sadece pişirme yeri değil, aynı zamanda bir terapi alanı benim için. Mevcutlardan karıştırarak neler çıkacağını merakla beklemek hoşuma gidiyor.

Kek olarak başarılı değildi. Kurabiye tadında bir kek oldu:

1 su bardağı portakal suyu (taze sıkılmış)
½ su bardağı zeytinyağı
1 su bardağı kuru meyve şekerlemesi
½ su bardağı şeker
½ su bardağı iri doğranmış ceviz
1 yumurta
1 paket kabartma tozu
2 su bardağı mısır nişastası
2 su bardağı mısır unu
Önce kuru meyveleri portakal suyunda biraz beklettim. Sonra diğer malzemeleri ekleyerek iyice karıştırdım ve 180 dereceye ısınmakta olan fırında pişirdim.

02 Mart 2008

Tek kişilik ekmekler



Ekmekleri, elenmiş 500 gr tam buğday unu ve 1 tatlı kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı kuru maya ve 1 çay kaşığı toz şeker, göz kararı süt ile yaptım. Kabarınca yuvarlaklar açıp zeytinyağı sürdüm ve kaşar rendesi ile cevizle doldurup top ekmekler yaptım. Yumurta sarısı sürüp, susam koyup 200 derece önceden ısınmış fırında pişirdim.
Google